25 Mart 2009 Çarşamba

Kahraman Tazeoğlu & Neslihan - Araz (Arazın Tanımı)


"Yalnızım çünkü sen varsın"

"gel" desen gelirdim
gittiğin uzakta bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
bu kendime son gelişim

ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
kendimi suçüstü yakalıyorum

ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz'a uyak düşüyorum
gözlerime senden düşler sürüyorum
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum
sonra bir durağa yaslanıyorum
sonra bir kente
ve sen gidiyorsun
ben kanıyorum
diyorlar ki; kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun.
oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun

yorgun Haliç'e biraz inat
biraz ihanet bırakıyorum
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
aklıma düşüyorsun
düşüyorum
düşünce
üşüyorum
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
yalanlarımla bir hiçlikteyim
beni içinden kaç









bu kentte her yağmur kendini ağlar
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
nerde kimi üşüyorsun
artık kendini yakan bir ateşim
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
şimdi boş duraklara yaslanıyorum
boş kentlere
oysa "gel" desen gelecektim

gün düşlerime dönüşlerimde
bakışın içiyor beni gözlerimden
gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara
uzaklığına uzanıyorum
sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden
ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan
yıkılıyorum şarkılara
"kimseler biliyor"
yalnızlık dostumdu
şimdi korkum oluyor
oysa "gel" desen gelecektim
artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor
güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik
göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan
kendimi yitirdikçe sana gidiyorum
göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum
düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum
uysal yalnızlıklar satın alıyorum
gülüşümle ödeyerek
ve içimde yalancı bir katil taşıyorum
yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma
cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben
kirli sözlerimi temize çekme
oysa "gel" desen gelecektim

gözlerim ihanete ihbar taşıyor
kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına
sözü namluna sürmelisin şimdi
en yaralı yanımdan vurmalısın beni
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır





avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum
ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam
susuşuna kan döküyor gözlerim
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun
oysa bilmelisin Araz'ım
kimsenin içi görünmez
ve hiç bulamadıklarını
asla yitiremezsin
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor
söylenecek bütün sözler
her sabah akşam oluyorsun
alnından ellerine damlıyorsun
yüzündeki yağmurla iniyorsun kente
içine dert oluyorsun kentin
dışına yağmur
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler
duvarların kan öksürüyor
ve sen
başkalarının gözlerini
yüzümde aramamayı öğreniyorsun
beni bir durağa yaslıyorsun
beni bir kente
gidiyorsun
oysa "gel" desen gelecektim

susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın
en susmakta neydi öyle
sen en dinlerken
biliyorum Araz'ım
insan kendini bulmamalı, hep aramalı
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
gece cinnetlerimi de alıp yanıma

denize bakmayı bilmeyenler
bir gün mutlaka boğulur
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım

siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı

ben şimdi gurbetim
içimde taşıyorum
heba olsa da senlerce yılım
oysa "gel" desen gelecektim

ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden
şairler ölüdür derler
inanmıyorum








yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin
kinim kendime
susuşum sana
küsüşüm tüm dünyaya

üstü kalsın ihanetimin
"gel" desen gelecektim
yine bir tren geçiyor içimden
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor
görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum
hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede
sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan
süsle beni ey aşk
geçtiğin yerleri öpüyorum

yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum
dişlerindeki nikotin tadı terkimde
sirenler ve ateş hatları içip
sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden
ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla
yasadışıyım
tutukla beni gözlerimden

kalemim bitti yitirdi şiirini şuur
öldü kanımdaki mürekkep balığı
solumdaki sise intihar etti intiharlar
bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek
yaşamak için geç bir zaman
ölmek için ise erken
çok davullu bir senfoni sürçüyor
dikiş tutmaz ayrılığımda
kirpiğinden yapılma bir darağacına
geceyi asıyorum
yoksun
bu yağmurlar ıslatmıyor beni
bir durağa yaslanıyorum sensiz
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum
"gel" desen gelecektim oysa

kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor
şimdi herkes biraz sen biraz acı
göğsümde bir vagon
gizli sözler batıyor
fırtınalar çıkıyor üstüme

şakağımda
intihar acemisi bir şairin
delilik provaları
arkandan uluyan kapılardan
söküyorum kokunu
yokluğunu kokluyorum
yokluğunu yokluyorum

çöz gözlerimi senden hadi
ücranda yak bakışımı
gözlerine bekçi sevdam
dünden ve senden kalmayım
içine her düşen
kendi keşfi sanıyor seni
oysa sen
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
ve kendini acıtmak istiyorsun
ama güller kendine batamaz
bilmiyor musun
"gel" mi diyorsun

herkes kendi gördüğüne bakar
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
hadi en kanadığımız yerden susalım
"gel" desen gelirdim
"git" dedin ve gittin

Aşka...
Rüzgara...
Ayrılığa...
Zamana...

Eyvallah..



Kahraman Tazeoğlu






Araz..
Duyuyor musun beni?
Kapılar açık hadi gönlümde uyu biraz

Araz..
Görüyor musun beni?
Dünyamı senin gibi hiçbir göz dolduramaz

Araz..
Kaç çığlık biriktirdim içimde
Kaç defa kaçtım insanlardan
Sessiz uzayan sokaklara bak

Araz..
Yağmuru bekliyorum biraz
Belki söndürür volkanımı
Belki dindirir içimdeki lavları

Yürüyorum yavaş yavaş sana doğru
Sessiz ve sakin olmaya gayret ediyorum
Boğuk doluyum bir kuş sesine ağlarım sokaklarda
Ceplerimde sen varsın tükenmem ben zenginim

Araz..
Kaç çığlık biriktirdim içimde
Kaç defa kaçtım insanlardan
Sessiz yolcusuz duraklara bak

Araz..
Yağmuru bekliyorum biraz
Belki söndürür volkanımı
Belki dindirir içimdeki lavları

Araz..
Adını taşlara mı yazdılar?
Dört harf dünyamı doldurdu
Söyle mermerde ne arar?

Araz..
Kapılar aralanır adından
Çıkmaz kapalı sokaklarda
Bir sen yeniden yol olursun bana






İşte o araz, bu araz..



Araz bir boşluktur. Aslı olmayan, yerine konmayandır. Söylemek istemediklerini ona söyleyebilir, görmediklerini onda görebilir ve hissedebilirsin. O duymaz seni, konuşamaz da seninle. Duygular arası bir sırattır araz, geçiştir. Başka bir boyuttur sınırları olmayan. Yalnızca sana ait olan, aynı zamanda seni içine alan bir histir. Karşılığı yoktur. Olmasını istediklerinle, istemediklerin arası bir çizgidir, teşbihtir. Algıladığın bütün ruh hallerini ona yansıtabilirsin. Korkunu, sevincini, şaşkınlığını, hüznünü, mutluluğunu, sevgini kısacası her hissini kalıbından çıkarıp, adını araz koyarsın. Tâ ki arazı tanıyana kadar. Bunun adı Araz'a düşmektir. Araz'a düşmek aşka düşmek gibidir. O zaman aşk, sevdiğine araz gözüyle bakmaktır, ikilem değildir. Bütün tahliller araza yönelir. Ondadır bütün soruların cevabı. Araz, içinden gelendir. Kurtulmak istemediğin tek kötü alışkanlığındır araz, bağımlılıktır, tutkudur. Seni en yalnız anında bile yalnız bırakır, yine de yanıltmaz. Konuşursun onunla, sorarsın bir soru ona, sonra cevabını yine kendin verirsin. Çünkü, araz duymaz sağırdır. Araz, konuşmaz dilsizdir. Yalan söylemez, doğruyu buldurur. Var olması bile kâfidir senin için. Herkesin bir arazı vardır. Herkesin bir araz yanı.. Ama herkes hissedemez onu. Hissettiğin zaman, işte o zaman tam olursun. İşte o zaman araza uyak düşersin. Araz, aynaya baktığında göremediğin yüzündür. İçinin başka olduğunun sendeki kanıtıdır, dış görünüşünden bağımsız. Sonrası, kendine yönelmektir. Senin dışında olan herşeyin anlamsızlığı veya ifadesizliği demek değildir elbette. Lakin, senin için en önemli bir sen olduğunun farkına varmaktır araz. Bunun bir de kanıtı vardır.Yaşarsın sonlanır, seversin biter, üzülürsün geçer, sevinirsin kaybolur bir anda. Herşey olur ömrün süresince etrafında, sen yaşadığın müddetçe de olacaktır. Ama zaman geçtikçe, birşeylerin senin için yalnızca onu yaşarken bir anlam ifade ettiğini anlarsın, şimdi değil. O an senin için anlamlı ve güzel olan şeyler de yarın bir anlam ifade etmeyecektir. Sen yaşamını sonlandırana kadar. İşte o zamana kadar, araz hep seninle birlikte olan olarak kalacaktır ve ancak ait olduğu senle birlikte sonra erecektir. Anlaşılması zor, ifadesi bu kadar ağırdır arazın. Arazınızı tanımak için gayret etmelisiniz. O zaman pişman olduklarınıza, pişman olursunuz. O pişmanlıkların boşa olduğunu anlar, üzülürsünüz. Arazın pençesine düşene kadar ne çok sevmiş olduğunu farkedersin, ne kadar fazla ve yalan. Yalan derken gereksiz. Araza düşenler bir severler, tam severler. Çünkü arazdır o sevdiğimiz, arazı severiz. Ben dediğimiz araz, hissettiklerimizin görünmeyen yüzü, koyamadığımız adı arazı severiz. Geceler arazla güzel, aşklar onunla başkadır. Düştüğümüz en güzel kuyudur o. Kendi kendine konuşmaktır, deliliktir. Araz'ın Kahraman'ının dediği gibi : "Sözü namluna sürmelisin şimdi. En yaralı yanımdan vurmalısın beni".
İşte o araza vurgun, o araza düşkün ve o araza bitkin kalmak ölmektir. En kanadığımız yerden vurulup, düşmektir..


0 yorum:

Yorum Gönder